Ankara yakınlarında bir İHA düşürüldü

NATO-Ukrayna ile Rusya’nın savaşı Karadeniz’deki ticari gemilere sıçrıyor

NATO destekli Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışmalar son haftalarda Karadeniz’de sivil ticari gemilere yönelik saldırılarla yeni bir boyut kazandı. Saldırıların uluslararası suların yanı sıra NATO üyesi Türkiye açıklarında gerçekleşmesi, savaşın genişlemesi ve yeni bir askeri tırmanış tehlikesine yol açıyor.

Pazartesi Türkiye Millî Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklama, durumun hızla kontrolden çıkabileceğine işaret ediyor. Bakanlık Karadeniz’den Türkiye hava sahasına giren “kontrolden çıkmış” bir insansız hava aracının (İHA) Türk F-16’ları tarafından düşürüldüğünü duyurdu. Çıkış ülkesi belirtilmeyen İHA’nın sınırdan 175 km içeriye girdiği ve başkent Ankara’ya 100 km mesafede vurulduğu bildiriliyor. Bu, daha önce görülmedik bir olay.

Ukrayna güvenlik servisi tarafından yayınlanan videoda, Karadeniz'de Ukrayna insansız deniz aracı tarafından vurulan bir Rus petrol tankeri görülüyor. [Photo: Security Service of Ukraine]

28 Kasım’da Türkiye’nin yetki alanındaki sularda Kocaeli ve Kastamonu illerinin açıklarında Rusya’ya gitmekte olan Kairos ve Virat isimli iki tanker gemisi saldırıya uğradı. Bu saldırıları Kiev rejimi üstlendi. Ukraynalı yetkililer, tankerlerin “Sea Baby” (Deniz Bebeği) modeli insansız su altı araçlarıyla hedef alındığını ve saldırıların Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) tarafından düzenlendiğini duyurdular.

Her iki tanker de 2022’de başlayan savaşın ardından yaptırımlara tabi tutulan gemiler listesinde yer alıyordu. Rusya, Ukrayna’yı istilası sonrası ABD önderliğindeki güçlerin özellikle petrol ihracatına yönelik yaptırımlarını atlatmak için yüzlerce tankerden oluşan bir “gölge filo” kullanıyor. Bu tankerlerin çoğu, farklı bayraklar altında seyrediyor. 

Deniz Emniyet Derneği Başkanı Avukat Kaptan Cahit İstikbal, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İlk kez ticari gemi hedef alınıyor… Evet [Türkiye] karasularının ötesi, devletin tam hükümranlık alanında değildir ama MEB [münhasır ekonomik bölge] içerisinde bile olsa böyle bir saldırı yapılmış olması, [savaşın] ilk defa bu kadar genişlediği anlamına geliyor. Vahim bir gelişme.”

Bu saldırıları, 2 Aralık’ta Rusya’dan Gürcistan’a ayçiçek yağı yükü götüren Midvolga 2 isimli tankere, Karadeniz’de Türkiye kıyılarından 80 mil açıkta, uluslararası sularda düzenlenen saldırı takip etti. 10 Aralık’ta ise Komor Adaları bayraklı Dashan adlı tanker, yine Ukrayna yapımı Sea Baby insansız deniz aracıyla (İDA) Karadeniz’de vuruldu.

Ukrayna, savaşın başından bu yana Rusya’nın petrol ve doğalgaz gelirlerini baltalamak için boru hatlarına, vanalara ve dolum tesislerine saldırılar düzenledi. Eylül 2022’de, Baltık Denizi’ndeki Nord Stream doğal gaz boru hattı bombalandı. Sonradan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin saldırıyı bizzat onayladığı ortaya çıktı. Ancak son saldırıların sadece Rusya’nın savaşı sürdürmesine olanak tanıyan petrol gelirlerine yönelik bir hamle olduğunu söylemek mümkün değil.

Saldırılar, 20 Kasım’da Trump yönetiminin Kiev’e Rusya ile savaşın müzakere yoluyla çözülmesi için 28 maddelik bir plan sunmasının ardından geldi. Teklifin, Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağı taahhüdü; Kırım, Luhansk ve Donetsk gibi bölgelerin Rusya tarafından ilhakının tanınması ve Zelenskiy rejiminin düşüşünü neredeyse garanti edecek olan seçimlerin 100 gün içinde yapılması gibi maddeleri, Kiev rejimini zora sokmuş durumda.

Halihazırda Ukrayna hükümeti, Zelenskiy’nin yakın çevresinin karıştığı bir yolsuzluk skandalı ile çalkalanıyor. Zorla askere alma ve ölümler karşısında halk arasında muhalefet artarken askeri kriz de derinleşiyor.

Avrupalı emperyalist güçler ise ABD tarafından Ukrayna ve Rusya’daki ganimetlerden dışlanma endişesi içinde ve kendi askeri bağımsızlıklarını geliştirme amacıyla savaşın sürdürülmesi için Kiev rejimine arka çıkıyor ve Trump’ın planını revize etmeye çalışıyorlar.

Fransız Genelkurmay Başkanı General Fabien Mandon, Fransız halkından Rusya ile bir savaşta “çocuklarını feda etmeye” hazır olmalarını istedi. Almanya’da ise zorunlu askerliği geri getirmeye yönelik düzenlemeler yapılıyor. Ancak emekçiler çocuklarını, gençler de kendilerini emperyalist çıkarlar uğruna kurban etmeye razı değiller. Almanya’da 5 Aralık’ta zorunlu askerliğin geri getirilmesine karşı düzenlenen kitlesel protestolar, militarizme ve savaşa karşı yaygın halk muhalefetini dışa vurdu.

Karadeniz’deki saldırılarla ilgili olarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2 Aralık’ta yaptığı açıklamada “Tankerlere yapılan saldırılar, tarafsız sularda bile değil; başka bir devletin, üçüncü bir devletin, özel ekonomik bölgesinde gerçekleşiyor. Bu, korsanlıktır,” dedi. “En radikal yol, Ukrayna’yı denizden kesmektir. O zaman prensip olarak, korsanlık yapması imkânsız olacaktır,” diyen Putin Ukrayna’ya ve ona yardım eden ülkelerin gemilerine karşı misilleme önlemlerini değerlendireceklerini söylemişti.

Nitekim Rusya, 12 Aralık Cuma günü Odesa bölgesindeki limanlara saldırılar düzenledi. Odesa ve Çornomorsk limanlarına yapılan saldırılar sırasında çeşitli ticari gemiler de hedef alındı. Ukraynalı yetkililer Cenk-T adlı tankerin yanı sıra Türklere ait olduğu söylenen üç geminin daha zarar gördüğünü açıkladılar.

Ukrayna Donanması ayrıca 13 Aralık’ta Rusya’nın Karadeniz’de sivil bir Türk ticaret gemisini insansız hava aracıyla kasten hedef aldığını öne sürdü. Açıklamaya göre Viva isimli gemi Mısır’a ayçiçek yağı taşıyordu.

Kremlin Sözcüsü Dimitriy Peskov ise, Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin sosyal medya hesabından paylaşılan açıklamasında, “Bu [Ukrayna’nın saldırısı], ticari gemilere, tankerlere yönelik Türkiye karasularında yapılan bir saldırıdır. Bu, çok ciddi bir durum, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğine yönelik bir saldırı” ifadelerini kullandı. 

Karadeniz’de sivil ticaret gemilerinin fiilen savaşın parçası hâline getirilmesi, çatışmanın Türkiye gibi NATO üyelerini de içine çekerek felaket getirecek şekilde genişlemesi tehlikesi oluşturuyor. Savaşın tırmanmasının Türk burjuvazisinin çıkarlarına zarar vereceğinden korkan ve Trump’ın teklifini destekleyen Ankara, tarafları itidale çağırdı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Aralık’ta yaptığı açıklamada “Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın Karadeniz’deki seyrüsefer güvenliğini açıkça tehdit eder boyuta geldiği görülüyor. [28 Kasım] Cuma günü münhasır ekonomik bölgemizde ticaret gemilerinin hedef alınması endişe verici bir tırmanmayı işaret ediyor,” dedi ve ekledi: “Bilhassa kendi münhasır bölgemizde seyir, can ve çevre emniyetini tehdit eden bu saldırıları hiçbir şekilde mazur göremeyiz. Bu tarz durumlarla ilgili tüm taraflara gerekli uyarılarda bulunuyoruz.”

Erdoğan, 13 Aralık Cumartesi günü yaptığı açıklamada ise Ukrayna’daki savaşın geniş bölgeye yayılması durumunda Türkiye’nin yaklaşımının ne olacağı sorusuna “Konuyla ilgili biliyorsunuz ABD Başkanı Donald Trump devrede. Trump’ın devrede olmasının yanında bizler de Amerika’yı teşvik ediyoruz,” dedi.

Savaşın patlamasının ardından “müzakere yoluyla çözüm” çağrısı yapan Türkiye, aynı zamanda Bayraktar İHA’ları ile Ukrayna’nın silahlanmasına yardım etti. Bununla birlikte Ankara, Türkiye’nin Rusya’yla olan güçlü ekonomik bağları nedeniyle NATO ile Rusya arasında manevra yapma politikasını da sürdürdü.

Ankara, Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı istilasının ardından Montrö Sözleşmesi’ne dayanarak boğazları hem NATO’nun hem de Rusya’nın savaş gemilerine kapatmıştı. 1936 Montrö Sözleşmesi, Türkiye’ye İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü veriyor ve gemilerin boğazlardan geçişini düzenliyor. Sözleşme, bölge dışından ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz’e erişimini katı bir şekilde sınırlıyor. 

Yirminci yüzyıl boyunca olduğu gibi bugün de Karadeniz birçok açıdan uluslararası bir önem taşıyor. Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin daha önce belirttiği üzere “Karadeniz, küresel gıda tedarikindeki rolünün yanı sıra, hem emperyalist güçler hem de Rusya ve Türkiye gibi ülkeler için temel jeostratejik öneme sahiptir. Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ile Rusya ve kaynak zengini Kafkasya ve Ortadoğu arasında bir köprü oluşturmaktadır.”

2021 yılında düzenlenen bir seminerde, ABD Savunma Bakanlığı’nın Avrupa Politikaları Direktörü Alton Buland, Karadeniz’i “Rusya’nın jeostratejik ağırlık merkezi” ve “güneye, Ortadoğu’ya [ve] ... Asya’ya açılan kapısı” olarak tanımlamıştı.

Şimdiden milyonlarca Ukraynalı ve Rus’un ölmesine ya da yaralanmasına ve yerinden edilmesine yol açan savaşın Karadeniz’de tırmanma tehlikesi, Avrupa ve uluslararası işçi sınıfına yönelik bir uyarıdır. Emperyalist savaşın tırmanışını durdurmanın yolu, uluslararası işçi sınıfının savaşın kaynağı olan kapitalist sisteme son vermek üzere iktidarı almak için kitlesel seferberliğinden geçmektedir.

Loading